Yüzünü görmek isteyen aynaya özünü görmek isteyen sanata bakar.
Sanat ruhun dışarıya açılan kapısıdır.
Sanat, insan ile nesnel gerçeklik arasındaki estetik ilişkidir. Sanat, insan bilincinin yapısının, sırlarının ve gelişiminin doğrudan yansıdığı, insanın çevresini ve kendisini anlamasına hizmet eden, zengin bir hayal gücünden beslenen, yaratıcılığa dayalı bir iletişim aracıdır. Sanat bir boşalma aynı zamanda bir dizginlemedir. Olağanın içinde olağandışıyı bulmaktır. Var olan kaynakları kullanarak, bazen eskiyi yıkarak yeni bir şey bir şey yaratmaktır. Reel hayatta bütünleşemeyen insan irreel düzlemde bütünleşmeye çalışır sanat aracılığıyla.
Sanat unsurlarının iyileştirici gücü, sözlerin olmadığı, olamadığı, yüzleşmeye hazır olunmayan acı ve hüzünlü yaşantıları anlamaya olanak sağlamasından gelir. İçe atılmış yaşantılar bir yolla dışa vurulamazsa ruh sağlığı risk altındadır. Sanat, bu riske karşı koruyucu işlev görür. Bilinç dışına itilmiş ve deforme olmuş yaşantı ve duygu içeriği sanatın renk, ses, biçim, hareket, ezgi, ritm, dil araçları ile dışa vurulur. Giderilememiş ihtiyaçların simgesel yoldan gerçekleşmesini sağlamakla geçmişte yaşanan travmaların etkileri değişir.
Sanat terapisi sözün bittiği, yetersiz kaldığı yerde başlar. Kişi kendisini anlatmak istediği kadarıyla ortaya koyar. Yani kendisi ve problemi hakkında doğrudan konuşmak durumunda kalmaz. Bunu sanat yoluyla sembollerin sınırsızlığı ile daha estetik daha yumuşak, gerçeğin yakıcılığına tahammül edilebilir ve kabul edilebilir bir şekilde ortaya dökebilir.
Sanat terapi ile , derinlerde kalmış, zor açığa çıkan, bazen de farkında olunmayan konular, duygular hem daha kolay hem daha çabuk ifade bulur. Öyleyse buyurun.